Image Image Image Image Image Image Image Image Image Image
Scroll to top

Top

İnterdisipliner Çalışmaların Arttırılması, Yeniliklerin Hızlanmasına Neden Olabilir

İnterdisipliner Çalışmaların Arttırılması, Yeniliklerin Hızlanmasına Neden Olabilir
Alperen Sözen

Teknolojinin hızlı ilerlemesi ile birlikte iş yapış şekillerimiz de değişmeye başladı. Her alana giren giyilebilir teknolojiler, 3D yazıcılar Türkiye’de de bir çok kullanıcı tarafından deneniyor. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi bölümünden Prof. Dr. Mustafa Yüksel, üç boyutlu yazıcı ve Google Glass ile medikal uygulamaları Türkiye’de başlatan cerrah. Kendisiyle teknoloji ve inovasyon üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

3D yazıcı ile yaptığınız medikal uygulamaları konuşmak istiyorum. Bu macera nasıl başladı?

Aslında bu üç boyutlu yazıcının geçmişi  var. Ben göğüs kafesinin anatomik bozukluklarını düzelten bölümle uğraşıyorum. Burada iskeletin üzerinde gördüğümüz iki çelik bar var. Bu çelik barları -dünyada yeni bir ameliyat çıktı, 2000 yılında, bu prosedür göğüs kafesi açılarak yapılıyordu– sonra o minimalimvazil yöntemlerle göğüs kafesindeki boşluklardan göğüs kafesine yerleştirme işlemi başladı. Bunu Amerika’lı bir cerrah buldu. Sonra bunu Türkiye’de ilk ben öğrendim. Öğrenmeme de bir hastam vesile oldu. Hastam bana başvurup bu ameliyatı olmak istediğini belirtti. Ben de bu prosedürü bilmediğim için hastamdan prosedürü öğrenmek için zaman istedim. Ben bu ameliyatı Fransa’da öğrendim. Şimdi bu ameliyatı öğrenmekle beraber, kullanılan malzemeler de işin başka bir boyutu. Orda kullanılan çelik barlar, aslında yurt dışı patentli ve oldukça pahalı. Türkiye’deki her hastanın bu ameliyatı olması mümkün değildi. Örneğin ameliyat 2,000 TL ise o barların fiyatı 10,000TL idi. O zamanlar sigorta karşılamıyordu bu ameliyatı. Biz de ne yapılabilir diye düşündük ve “Türkiye’de üretebilir miyiz” i düşündük. İzmir’de bir firma bu işi yapabileceğini söyledi. Şirketle beraber üretimi başlattık. Sonra patent alındı. Tabii buradaki patent aslında orijinal patent değil, faydalı model belgesi. Bu belge, patenti alınmış buluşlar üzerine yaptığınız ya da eklediğiniz değişiklikler sonucu size veriliyor.

Aslında aklımda hep, bu modellerin üretimini fabrikaya gitmeden de yapabilmek vardı. Sonra bir Amerika ziyaretimde, oğlumla fikir alışverişi yaparken, aklımıza üç boyutlu yazıcılar geldi. Bireysel kullanıma açık bu modeli oğlum ilk piyasaya sürüldüğünde alıp getirdi. Bu yazıcı 1-2 ay burada öylece durdu. Sonra kurduk ve çalıştırdık ama tabii teknik sorunlarla karşılaştık. Yazıcıdan çıkan modellerin ilk etapta tepsiye yapışması (ısıtıldığı için) bu sorunlardan biri. Sonrasında makine mühendisliğinden bir yüksek lisans öğrencisiyle bir tez yapmaya başladık bu barlarla ilgili. Beraber yaptığımız modeller arasında trake borusu, sternal kemiği (iman tahtası kemiği) var.

trake

 

Bunları yazdırmadan önce bilgisayardan model çizmek gerekiyor. Sonra düşündük ki aslında bilgisayarlı tomografi var orada zaten çekilip görüntüler CD ortamına yazılıyor. Oradan alıp yazdırabiliriz diye aklımızdan geçirdik. Birebir çıktı alıp alamadığımızı test etmek için bir bardağın tomografisini çekip 3 boyutlu yazıcıdan çıktı aldık.

Tabii şu an kullanılan malzeme vücut için toksik. Amerika’da vücuda zararlı olmayan kartuşların üretimi söz konusu, ancak daha FDA onayı alınmadı. Benim ilgilendiğim kısmı bu aslında. Tabii ben normal derslerim dışında öğrencilere bu anlamda da bir takım bilgiler veriyorum. Çünkü bu daha yenilikçi bir yol.

Giyilebilir teknolojinin sağlık sektöründe daha fazla yaygınlaşması hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin Google Glass ile de ilgilendiğinizi biliyorum. Belki biraz bize Glass’dan bahsedebilirsiniz?

Bence teknolojinin bulunması bir sürpriz değil ancak önemli olan kişilere öğretilmesi aslında. Google Glass’da,  Glass ın telefonla çalışması durumu var. Glass gördüğümüz her şeyi videoya alabiliyor. Bu video gerçek zamanlı olarak Drive ve telefona kaydediliyor. Eskiden tüm gün öğrencilerle beraber olduğumuz bir program vardı. Google Glass’ı buna biraz benzetiyorum. İlk gördüğümde koca ekranı küçücük aygıttan nasıl okuyabilirim diyordum ama gerçekten okunabiliyor. Çok şaşırtıcı bir deneyim. Programı öğrenmeye çalışmak da ayrı bir süreç. İnsanlar ilk başta olur mu öyle şey hocam diyerek inanamıyordu.

Bunda çok potansiyel var. Bir kere eğitimde çok fazla ilerleme sağlayacağımızı düşünüyorum. Öğrencilerin, özellikle tıp biliminde, hocanın gözünden deneyimleri alabilmesi, görselleştirme ve hatırlama ile ilgili çok önemli potansiyel barındırıyor.

Ama aslında belki de birazcık ön yargılarımızı kaldırmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Biz önümüze çıkan haberler de sık sık rastlıyoruz. Örneğin Mayo Clinic’de Google Glass’ı ameliyatlarında kullanmaya başlayan cerrahlar var. Çok iyi sonuçlar alındığı da biliniyor. Türkiye’de gerçekten insanların bu kadar mesafeli durması bana ilginç geliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence bu durum jenerasyona göre değişiyor. Sizin jenerasyonda müthiş bir kullanım açlığı var. Bizde ise korku var. Sizler teknolojiye çok çabuk adapte olabilirken, bizim büyük çoğunluğumuzun daha e-posta kullanmadığını görüyorum. Korkunun nedeni aslında bir şey söylediğimizde hemen söylenen konuyu araştırabilmekten geliyor. Önüne o konu hakkında yeni bir şey getirebiliyor öğrenciler. Çoğu hoca da sen benim bilgimi nasıl sınarsın diyor. Şimdi böyle bir şey yok artık aslında. Bizim buradaki görevimiz aslında doğru bilgiyi ayrıştırmak. Şimdi Google arama yapıp bir sürü bilgi getiriyor önünüze. Doğru olanı seçmek önemli. Dolayısıyla burada bizim devreye girip o bilgileri ayrıştırmamız gerekiyor. Siz yeni teknoloji ürünlerini edindiğinizde kısa sürede alışabiliyorsunuz. Ama bizim jenerasyonumuzda böyle bir şey mümkün değil.

Glass için çok ümitliyim. Özellikle eğitim için, öğrencilerin, bizlerin gözünden ameliyatı takip edebilmesi çok önemli. Yapılanların anlatılmasıyla beraber görselleştirilmesi, akılda kalıcılığı sağlıyor. Gerçek zamanlı paylaşılması, gördüğüm her şeyi aynı anda yansıtabilmek hem zaman kazandırıyor hem de anlatımı keyifli kılıyor.

IMG_6392

Doktorların sosyal medya kullanımıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?

O da başka bir korku. Çünkü orada herkese ve her şeye çok yakınsınız. Her an her yere açıksınız. Ben aslında yine bir eğitim aracı olarak kullanıyorum. Bir sürü yurt dışı konferanslarına katılıyorum. Burada gördüklerimi çekip bu ortamlarda paylaşıyorum ki asistanlarım ve öğrencilerim de benim gördüklerimi görebilsinler. Çünkü gördükleri bir kare bile çok farklı düşünmelerine yol açabilir.

Şimdi ben Google’ın telefonu Nexus’u kullanıyorum. Müthiş bir fırsat barındırıyor aslında akıllı telefonlar. Çektiğiniz her fotoğrafı bulut sistem Drive’a anında yükleyebiliyor. Hiçbir verinizi kaybetmiyorsunuz.

Sosyal medyanın da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Sadece özel hayat ve profesyonel hayat açısından ayrıştırılması gerektiğini öğrenmemiz lazım. Şimdi otel rezervasyonlarımız bile internete göre değişiyor. Eskiden kahvaltıya falan bakardık ama şimdi o kadar normal bir ihtiyaç ki, internet erişimini de istiyoruz. Neden? Çünkü bağlantımızın kopmaması gerekiyor. Sürekli iletişimde kalmamızı sağlayan sosyal medyanın da bu isteklerin önem sıralamasında yükselmesine yol açtığını düşünüyorum.

Bir sonraki adım ne olacak peki? Nasıl daha çok ilerlemek mümkün olur?

Aslında mesleki olarak birçok faaliyette bulundum. Son yıllarda daha yenilikçi projelere zaman ayırmaya başladım. Türkiye’de bu projelerle uğraşmak oldukça zor. Siz bir akademisyene yeterli desteği veremiyorsunuz dolayısıyla, bu insanlar muayenehanelere yöneliyor. Ben bu yenilikleri asistanlarıma gösteriyorum, ilgilenenlere çok fazla aktarım yapma imkânınız oluyor. Üniversite aslında böyle bir şey; yani bilimi sürekli ilerletmeli. Bunun için de yapılması gereken, aynı tez çalışmasını beraber yaptığımız mühendis arkadaşla olduğu gibi farklı alandaki profesyonellerle beraber çalışmaktır.

Türkiye’de gördüğüm bir eksiklik de uzmanlıkların birleştirilmemesi. Normalde bir cerrah yetişirken ilgili her cerrahi dalından ders alır. Göğüs cerrahları genel cerrahi ve kalp damar cerrahisinde de deneyimlerde bulunmalı. Ancak çoğu hoca asistanlarını bu programlara yollamak yerine bencil olmayı seçiyor. Bu da gelişimi geciktiriyor. Mesela bir bilgisayar mühendisi doktorla servise çıksa, belki de bunu böyle yapıyorsunuz aslında ama belki bizim kullandığımız x bir yöntemi burada da uygularsak bu iş daha kolay hale gelebilir. Ayrı bilim dallarının zaman zaman bir arada olması gerektiğini düşünüyorum.

Microsoft ve Google gibi iş yerlerinde, çalışanların ortak alanlarında daha fazla yaratıcı fikir çıktığının farkına varılmış. Yaratıcılığın Yapısı adlı kitapta şu söyleniyor; her şeyin mükemmel olduğu ortamlarda yaratıcılık en alt seviyede. Yaratıcılık genelde kaotik ortamlarda kendini gösteriyor. Fikirlerin bir araya gelmesi ve interdisipliner çalışmaların arttırılması, yeniliklerin de hızlanmasına neden olabilir.

Aslında önümüzdeki yıllar içerisinde çok fazla gelişmeye şahit olacağız. Benim bu yaptığım yeni ameliyat daha önce de yapılabilirdi aslında. Neden daha önce yapılamamış? Bence bu aslında yaratıcı insanların hep toplum tarafından itilmesinden kaynaklanıyor. Ben mesela aykırı öğrencilerimi hep gözetirim. Çünkü onların farklı düşünceleri daha yeni ve daha iyi yöntemlere yol açabilir.

Tabii yaşla beraber koltuk korkusu başlıyor. Bana göre öğrencilerin fikirlerini sizin fikirlerinizle çatışır görmek yerine, biraz üzerine düşünmek ve yeniliklere açık olmak gerekiyor.

Submit a Comment