Sosyal Medyada Sağlık Hizmeti Sahtekârlıkları
George Orwell’in 1984 romanında, Oceania vatandaşlarının yaptığı her hareket, sürekli olarak Big Brother karakteri tarafından izlenmektedir. Günümüzde de bu durum pek farklı değil aslında. Günümüzde sokaklarda, dükkanlarda, hastane ve bankalarda, kısacası halka açık her alanda kameralar ve çeşitli takip cihazları mevcut.
Emniyet teşkilâtında çalışanlar için, suçla savaşmak adına dijital teknolojiler oldukça önemli. 2014 yılında LexisNexis’in yaptığı açıklamaya göre, teşkilatta çalışan polislerin %51’i sosyal medya ve dijital teknolojileri kullanarak, olası suçların engellenmesini faydalı buluyor.
Suç dediğimizde insanların aklına gasp, terörizm, uyuşturucu ticareti gibi kavramlar gelse de, sağlık hizmeti alanında yapılan sahtekârlıklar da bir o kadar önemli. Örnek olarak, sosyal medya üzerinde, kendi kişisel sağlık bilgilerini, sağlık hizmeti verdiğini iddia eden bir kuruma satarak 100$ kazandığını söyleyen birisi, kısa sürede yakalanabiliyor. Benzer bir şekilde, yeni bir ilacın tanıtımında veya deneyinde, sözde gönüllü hasta olarak yer aldığını iddia eden birisi, kimlik bilgilerinin kullanılması karşılığında para alabiliyor. Bu tarz konuşmaların ve bilgi alışverişlerinin Twitter ve Facebook gibi sosyal ağlar üzerinden yapılması sonucu, takip edilmeyi kolaylaştıran bilgi kırıntıları ortaya çıkıyor tabi ki.
Sosyal medyada farkında olmadan işlenilen suçlardan İlaç Sektörü Sosyal Medyada Neden Başarısız? yazımızda bahsetmiştik. Özellikle Kim Kardashian’ın, Diclegis adlı ilacın Instagram üzerinde tanıtımını yapması, fakat ayrıntılı bilgi vermemesi sonucu, Duchesnay firmasının FDA’den uyarı mektubu aldığını hatırlayalım. Tek bir resimden oluşan çok basit bir Instagram reklamının bile sahtekârlık ve halkı kandırma gibi suçlamalara mağruz kalması, sosyal medyada sağlık sektörünün ne kadar sık denetlendiğini bize gösteriyor.
Submit a Comment