Sosyal Medya, Sağlık Sektörü İçin İyi Mi Kötü Mü?
Günümüzde sosyal medyanın kötü bir itibarı var. Az çok bu itibarı hak ediyor gibi. Zira, her buluşturduğu eski 2 arkadaş için 2 çiftin boşanmasına neden oluyor. Sürekli Facebook ve Twitter bildirimlerini takip etmemiz ise, bizi asosyal ve kaba canlılar olma yolunda ilerletiyor. Fakat sağlık açısından, tahmin edemediğiniz kadar çok projenin gelişmesine yardımcı olduğunu da unutmamalıyız.
ALS hastaları için yapılan Ice Bucket Challenge’ı hepimiz hatırlıyoruz. Peki bu kampanya sayesinde, 2.5 milyon insanın Amerika’da 115 milyon$, Kanada’da 16 milyon$ ve dünyanın geri kalanında 105 milyon$ para topladığını biliyor muydunuz.? Para bağışı dışında, Facebook üzerinden yapılan organ bağışı anketi sonucunda, 57.000 kişi organlarını bağışlama niyeti olduğunu söylemiş; 13.000 kişi ise aynı gün, içinde bulundukları eyaletlerde ilgili kurumlara gidip adlarını kaydettirmişti. Johns Hopkins araştırmacılarına göre, bu sayı normalden 21 kat daha fazlaydı.
Ebola ve grip hastalıklarının da sosyal medya üzerinden takip edildiğini biliyoruz. Atılan Tweet’leri kullanarak, gerçek zamanlı ve sürekli güncellenen bir harita yapan Northeastern Üniversitesi, buna iyi bir örnek. Evet, sosyal medya her hareketimizi izliyor, fakat bunun sayesinde, verilen örneklerdeki gibi insanlık adına dünya çapında büyük çalışmalar yapılıyor.
Bu çalışmalar göz önünde bulundurularak, gelecek senelerde daha büyük sağlık kampanyaları ve farkındalık projelerinin yapılması ise kuvvetle muhtemel. Sonuç olarak, sosyal medya belki de sandığımız kadar kötü bir icat değildir.
Submit a Comment